Poems

Akrep gibisin kardeşim / Nazım Hikmet RAN

akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
demeğe de dilim varmıyor ama
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Anlayamadım / Menderes Samancılar

ben mi anlayamadım, sonbahar mı götürdü
yıldırım mı düşmüş bahçeme
tomurcuk güllerim mi yanmış
önce yapraklar mı tutuşmuş
anlayamadım
saçlarım mı ağarmış, düşüyor muyum
öl diyorsunuz, ölmüyor muyum
beni anladınız mı
anlayamadım

Ben içeri düştüğümden beri / Nazım Hikmet

Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız, lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman
Bana sorarsanız, on senesi ömrümün
Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
Ona sorarsanız, bütün bir hayat
Bana sorarsanız, adam sen de, biriki hafta
Katillikten yatan Osman
Ben içeri düştüğümden beri, yedi buçuğu doldurup çıktı
Dolaştı dışarda bir vakit
Sonra kaçakçılıktan düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar
Dün mektup geldi, evlenmiş, bir çocuğu doğacakmış baharda
Şimdi on yaşına bastı
Ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar
Ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları
Rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan
Fakat zeytin fidanları hâlâ fidan, hâlâ çocuktur
Yeni yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde
Ben içeri düştüğümden beri
Ve bizim hane halkı
Bilmediğim bir sokakta, görmediğim bir evde oturuyor
Pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene
Sonra vesikaya bindi, bizim burada içeride
Birbirini vurdu millet yumruk kadar, simsiyah bir tayın için
Şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız
Ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz
Daha kampında fırınlar yakılmamış
Atom bombası atılmamıştı Hiroşima’ya
Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman
Sonra kapandı resmen o fasıl
Şimdi üçüncüden bahsediyor Amerikan doları
Fakat gün ışıdı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri
Ve karanlığın kenarından onlar
Ağır ellerini toprağa basıp doğruldular yarı yarıya
Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ve aynı ihtirasla ediyorum yine
Ben içeri düştüğüm sene onlar için yazdığımı
Onlar ki toprakta karınca
Suda balık
Havada kuş kadar çokturlar
Korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar
Ve kahreden yaratan ki onlardır
Destanımızda yalnız onların mâceraları vardır
Ve gayrısı
Mesela, benim on sene yatmam
Laf’ı güzaf

Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin / Nazım Hikmet

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin

Böyle bir sevmek / Attila İlhan

ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir

hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir

yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir

Güzel Havalar / Orhan Veli

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

Hüzzam / Emre Ekinci

Mehtab, ruhumla meşk diler belli.
Makamı bir garib Hüzzam…

Sordum, bir dem ise hayat,
Neden ki bu kavgam?

Yürek yangın yeri,
Dilek aşka vuslat…

Kaçılmaz bilirim..!
Sonumuz, kuru bir toprak…

Japon Balıkçısı / Nazım Hikmet

Denizde bir bulutun öldürdüğü
Japon balıkçısı genç bir adamdı.
Dostlarından dinledim bu türküyü
Pasifik’te sapsarı bir akşamdı.

Balık tuttuk yiyen ölür.
Elimize değen ölür.
Bu gemi bir kara tabut,
lumbarından giren ölür. birden değil, ağır ağır,
etleri çürür, dağılır.

Elimize değen ölür.
Tuzla, güneşle yıkanan
bu vefalı, bu çalışkan
elimize değen ölür.
Birden değil, ağır ağır,
etleri çürür, dağılır.
Elimize değen ölür…

Badem gözlüm, beni unut.
Bu gemi bir kara tabut,
lumbarından giren ölür.
Üstümüzden geçti bulut.
Boynuma sarılma, gülüm,
benden sana geçer ölüm.

Çürük yumurtadan çürük,
benden yapacağın çocuk.
Bu deniz bir ölü deniz.
İnsanlar ey, nerdesiniz?

Seni Düşünmek / Nazım Hikmet

Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey…
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum…

Sevgi Duvarı / Can Yücel

Sen miydin o, yalnızlığın mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat-sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi

.. / tcd

Kalmadı avuntu geceden hiç
Ve sessizlik sabaha kadar
Sızı var dumanında sigaramın
Ve yalnızlık odamın duvarlarında

Güneşi geceye verdim yine düşünerek seni,
Dumanlar arasında bir gün daha sensiz…
Dalgın bakışlarıyla ay çıka geldi pencereme,
Yine öksürdüm ve yine yalnız üşüdüm…